Yavuz Sultan Selim, 16. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli padişahlarından biri olarak biliniyor. Ancak saltanatı, hastalığı nedeniyle kısa sürmüştür. Yavuz Sultan Selim'in ölümüne sebep olan hastalık, o dönemde "kara çıban" olarak bilinen ve günümüzün kanseri olarak düşünülen bir rahatsızlıktı. Mısır Seferi dönüşü sırasında, Edirne'ye doğru yola çıktığı sırada bu hastalık onu yakalamıştır.

Yavuz Sultan Selim'in sırtında bir çıban çıkmış ve bu çıban büyük acılar vermeye başlamıştır. Sultan, bu çıbanın sıkılarak yok edilmesini istemiştir. Ancak bu işlem, hastalığın daha da kötüleşmesine neden olmuştur. Çıbanın sıkılması sonucu enfeksiyon yayılmış ve Sultan'ın durumu daha da kötüleşmiştir. Tedavi sürecinde Çorlu'da bulunan Sultan, hastalığının iyileşmeyeceğini anlayınca vezirlerine vasiyetini yazdırmıştır.

Şehzade Süleyman, Manisa'da sancak beyi olarak görev yapmaktaydı. Yavuz Sultan Selim'in hastalığı ağırlaşınca, Şehzade Süleyman'a haber gönderildi. Ancak Süleyman, Çorlu'ya ulaşamadan Sultan Selim vefat etti. Bu ölüm haberi, Şehzade Süleyman Çorlu'ya gelene kadar halktan gizlendi.

Yavuz Sultan Selim'in ölümü üzerine ülkede yas ilan edildi. Şehzade Süleyman, babasının cenazesini İstanbul'a getirdi. 23 Eylül 1520 tarihinde Fatih Sultan Mehmed Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Sultan Selim Türbesi'ne defnedildi.

Yavuz Sultan Selim'in ölümünden sonra, Kanuni Sultan Süleyman tahta geçti. Selim, oğlu Süleyman'a güçlü bir ordu ve altınlarla dolu bir hazine bırakmıştır. Bu sayede Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı İmparatorluğu'nun en parlak dönemini yaşatmış ve altın çağını başlatmıştır.